top of page

Bir İdam Mahkumunun Son Günü | Victor Hugo

Fransız edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Victor Hugo (1802-1885), 1829 yılında yayımladığı Bir İdam Mahkumunun Son Günü adlı romanında, idam edileceğini öğrenen bir mahkumun ölümünü beklerken neler hissettiğini ayrıntıları ile bizlere sunuyor. Bunu yaparken ise, süreci yaşayan ve süreci izleyen insanların farklı algılara sahip olduğunun altını çizerek okurda derin bir farkındalık yaratıyor.

Öncelikle günümüzden birkaç örnekle bu kitaptan kendime çıkardığım ana fikri örneklerle açıklamak istiyorum. Tuttuğunuz takım şampiyon olduğunda, size bağlı çalışanınız bir projeyi tamamladığında veya ben bu yazıyı yazıp size sunduğumda genellikle odaklanılan yer, olayın nihai hali oluyor. Yani;

  • Tuttuğunuz takımın şampiyonluk süresince yaşadığı maddi, teknik, sakatlık gibi durumlardan çok, son şampiyonluk hakkında yorumlar yapılıyor.

  • Çalışanınızın proje süresince sahip olduğu his, verdiği çaba ve karşılaştığı olumsuzluklardan çok, genellikle projenin son hali üzerinden yorumlar yapılıyor. Oysa günümüz çalışanlarının –X,Y veya Z kuşağı fark etmez- bağlılığını arttırmak için onların süreç içerisinde neler yaşadığını anlamak, bir yönetici için çok önemlidir. Ayrıca, bugünün dünyasında ekip yöneten bir bireyin sadece iyi bir yönetici veya lider olması yeterli değil, aynı zamanda farkındalık seviyesini arttıran bir bilge olması gerekmektedir. En azından bu yolda yolculuğa çıkmalıdır.

  • Ve tabii ki bu yazıyı size sunduğumda, genel/doğal olarak yazının son halini değerlendirip, modernbilgelik.com sitesindeki diğer yazılara göz atıp bana geri bildirimde bulunuyorsunuz. Bu yazının ve diğer yazıların arka planında ne gibi süreçlerden geçerek yazılarımı son haline getirdiğimi bilseniz, emin olun daha fazla etkilenirsiniz! Bu arada, geri bildirim almak harika bir duygu.

Peki süreç, idam olsa! Ve süreci yaşayan ve izleyen kişilerin düşünce ve duygularına şahit olsak!


İdam cezasına taviz vermez bir tavırla karşı çıkan Victor Hugo’nun bu konuyu ele alan kitabından aldığım 10 not ile bir anda hayatı değişen bir insanın iç dünyasına tanık olarak, üzerinde yaşadığımız yapay gerçeklikten sıyrılıp asıl gerçekliğe nasıl ulaşabileceğiniz ile ilgili bir takım ipuçlarına sahip olabilirsiniz:

  1. Ölüm cezası! diye fısıldaştı kalabalık ve beni götürdükleri sırada bütün izleyiciler yıkılan bir binanın gümbürtüsüyle bana doğru yaklaştılar. Kendimden geçmiş ve afallamış olarak yürürken içimde bir devrim gerçekleşiyordu. Ölüm kararı verilene kadar, soluk aldığımı, hareket ettiğimi, diğer insanlarla aynı ortamda yaşadığımı hissetmiştim; şimdi dünyayla benim aramda bir sınır olduğunu kesin bir şekilde kavrıyordum. Hiçbir şey bana önceki gibi görünmüyordu. Bu ışıklı geniş pencereler, bu güzel güneş, bu mavi gökyüzü, bu güzel çiçek artık bir kefenin rengi gibi beyaz ve solgundu. Yüzümü görebilmek için itişip kakışan bu adamlar, bu kadınlar, bu çocuklar artık hayaletlere benziyorlardı.

  2. İnsanların, içinde işe yarayan tek şeyin şu cümle olduğu bir kitap okuduğumu hatırlıyorum, insanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdurlar. O halde durumumda nasıl bir değişiklik oldu ki? Hakkımda verilen karar açıklandığından beri, uzun bir hayata hazırlanan kaç kişi öldü! Genç, özgür ve sağlıklıyken, kafamın Gréve Meydanı’na düşeceği günü göreceklerini sanan kaç kişi benden önce öldü! Şu an açık havada özgürce nefes alıp veren, keyiflerince dolaşan kaç kişi benden önce ölecek!

  3. (Hücre penceresinden cezalandırılmaya gönderilen mahkumları izleyen mahkumlar üzerine) Bunlar kendilerinin oyuncu olacağı güne kadar gösteriyi izleyen mahkumlardı. Araf’ın hava deliklerinden cehenneme bakan kayıp ruhlar gibi görünüyorlardı.

  4. Hasta değilim! Gerçekten de gencim, güçlü ve sağlıklıyım. Damarlarımdaki kan özgürce akıyor, kaslarım her istediğimi yerine getiriyor, uzun bir hayat için yaratılmış bedenim ve zihnim sağlıklı; evet, bütün bunlar doğru, yine de bir hastalığım, hem de insanların kendi elleriyle bulaştırdıkları ölümcül bir hastalığım var.

  5. Ya bağışlansaydım? Bağışlanmak mı? Kim tarafından? Hangi gerekçeyle ve nasıl? Beni bağışlamaları mümkün değil. Her zamanki gibi: Örnek olsun! diyecekler.

  6. İnsan içinde bulunduğu umutsuz koşullarda bazen bir zinciri bir saç teliyle koparabileceğini sanır.

  7. Onca yıl masumiyet ve mutlulukla geçen hayatımın ardından düştüğüm bu hali bir gün okuyan biri çıkarsa bir suçla başlayıp bir idam mahkumiyetiyle sonlanan bu lanetli yıla inanmak istemeyecek, bu hayat ona birbiriyle tamamen tutarsız iki evreden oluşmuş gibi görünecektir.

  8. Korkulacak bir şey olmadığını, acı çekilmediğini, sakin bir ölüm olduğunu, ölümün böylece kolaylaştırıldığını söylüyorlar. Hey! Peki ya altı haftalık bu can çekişmeye, gün boyunca süren bu iniltiye ne demeli? Çok yavaş ve çok hızlı geçen o telafisi imkansız son günün endişelerine ne demeli? Giyotin sehpasına çıkan o ıstırap merdivenine ne demeli? Üstelik acı çekilmediğinden eminler mi? Bunu onlara kim söyledi? Kesik bir başın sepetten kanlar içinde çıkıp halka: Acı hissedilmiyor! Dediğini duyan oldu mu?

  9. (Giyotine götürülürken) Uşakların kollarıma girmesiyle ayağa kalkıp yürümeye başladım; gevşek adımlarım sanki her bacağımda iki diz varmışçasına eğilip bükülüyorlardı.

  10. (Arabada Giyotine götürülürken) Araba ilerledikçe peş peşe sıralanan dükkanların yazılı, boyalı, yaldızlı levhaları beliriyor ve ayaktakımı –izleyiciler- çamurun üzerinde gülüp tepiniyordu. Tıpkı uyurken rüya görenler gibi her şeyi oluruna bıraktım.

Toparlamak gerekirse, olayları sadece nihai sonuçlarına göre değil, aynı zamanda gerçekleşme sürecinde sahip olunan duygu, düşüncelere ve deneyimlere göre de değerlendirmek – en azından bunun farkında olmak- karşılaştığımız olayları çok yönlü değerlendirebilme yetkinliğimizi arttıracaktır. Bu da daha bilinçli karar vermemize yardımcı olacaktır.

 

“Bir İdam Mahkumunun Son Günü” kitabını diğer Modern Bilgelik Kavramları ile bağdaştırmak gerekirse, şu kavramları incelemenizi tavsiye ederim:

365 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page