Fransız düşünür Blaise Pascal (1623-1662), felsefi bakış açısını insanın varoluşu, Tanrı, akıl ve inanç üzerine derin düşünceleriyle şekillendirmiş ve henüz otuz dokuz yaşındayken vefat etmiştir. Pascal, hayatının son dönemlerinde dine inanmayanları ikna etmek için bir din savunması hazırlıyordu. Ölümünden sonra, bıraktığı dağınık notlar bir araya toplanarak bunlardan “Düşünceler” eseri oluşturulmuştur.
Yedi bölümden –(1) zeka ve üslup üzerine düşünceler, (2) Tanrısız insanın sefaleti, (3) bahse girme zorunluluğu, (4) inanç araçları, (5) adalet ve etkilerin sebepleri, (6) filozoflar, (7) ahlak ve din duygusu- oluşan “Düşünceler” eseri, her ne kadar din savunması yapmak için yazılmış notlardan oluşsa da, aşağıda yer alan 10 not ile retorik, kaliteli iletişim, duygusal zeka ve düşüncede derinleşme konularında bakış açınızı genişleterek akıl mekanizmanızı geliştirebilmek için bir takım ipuçlarına sahip olabilirsiniz:
Pascal’ın retoriği, özellikle geometrik zeka (yani bilginlerin yaptığı, genel ilkelerden özel sonuçlara doğru giden akıl yürütme) ile incelik zekası (gerçeğin bir bakışta toplu olarak görülüşü ve manevi ilimlere hakim olan sezgi) arasındaki farka dayanmaktadır. İnsanlar hal ve hareketlerinde o derece kaprislere ve tutkulara bağlıdırlar ki, bir hatip için, karşısındaki kişinin yalnızca akıl ve mantığını fethetmek yetmez; zevk ve ilgi uyandırarak onun kalbini de ikna etmeyi bilmelidir. Geometrik zeka ise bu konuda acizdir ve incelik zekasının yardımına muhtaçtır.
İnsanın zihni nasıl bozuluyorsa, duygusu da bozulur. Zihnimiz ve duygularımız iletişimle geliştikleri gibi yine iletişimle bozulurlar. Dolayısıyla iyi veya kötü sohbetler onları geliştirir veya bozarlar. O halde zihin ve duyguyu bozmadan geliştirebilmek için iyi seçim yapmasını bilmek gerekir; halbuki onlar daha önce geliştirilmediyse böyle bir seçim yapılamaz. İşte bir kısır döngü ki içinden çıkabilene ne mutlu!
İnsanın kavrayışı arttıkça, etrafında daha fazla orijinal insan görür. Sıradan kişiler, insanlar arasında hiçbir fark görmez.
Birisine yanıldığı gösterilmek istendiğinde, bunun faydalı olması için önce o kişinin konuyu hangi yönden göz önüne aldığı gözlemlenmelidir; çünkü o kişi kendi açısından genellikle haklıdır. Bu hakikat ona itiraf edilmelidir ve kendisine görüşünün yanlış olduğu gösterilmelidir. Bu şekilde hareket ettiğimizde o kişi yanılmasının, sadece konuyu bütün yönleriyle görememesi nedeniyle olduğunu anlar. Bu kadarcık uyarı kendisine yeter. Zira insan konuyu etraflıca göremeyişine kızmaz, özellikle yanılmamayı ister.
Eskiden kullanılmış kelimeleri benim de kullandığımın söylenmesi daha doğrudur. Nasıl ki aynı düşünceler birbirinden farklı söylemler oluşturursa, aynı kelimeler de farklı şekillerde düzenlenerek yeni düşünceler meydana getirir.
Ne son derece sıcağı, ne son derece soğuğu duymayız. Aşırıya varan nitelikler bizim için zararlıdır, onları algılayamayız: bir an gelir ki onları duymayız, fakat onlara katlanırız. Aşırı gençlikle, aşırı ihtiyarlık, aşırı eğitim ya da çok azlığı zihnin işlemesine engeldir. Kısacası son sınıra varan şeyler, bizim için sanki yoktur, zira onlara göre yaratılmış değiliz.
Aslında, başkaları gerçek eksiklik ve düşüklüklerimizi meydana çıkarmakla, bize zarar vermiş olmazlar, çünkü bu hallerin doğmasına onlar sebep olmadılar. Tam tersine bu eksikliklerin cahili kalmamız demek olan kötü bir durumdan bizi kurtardıkları için bize iyilik etmiş sayılırlar. Haklıysalar, bizi olduğumuz gibi anlamışlarsa, eksikliklerimizi bilmelerine ve hor görülmeye layıksak bizi hor görmelerine gücenmemeliyiz.
İnsanlar kendilerinin hırs ve tamah bakımından doymaz olduklarını bilmezler. Göz diktikleri bir görevi elde etmekle artık keyif içinde yaşayacaklarını sanırlar. Huzur ve sükunu aradıklarına içten inanırlar, halbuki asıl aradıkları şey heyecan dolu didinme ve çırpınmadır.
Aklın, ilk ilkeleri kabul etmek için kalpten delil ve ispat istemesi ne kadar faydasız ve gülünç ise, kalbin de, akıldan ispat edilen önermeleri benimsemek için duygu ve seziş istemesi o kadar anlamsızdır.
İnsan, doğada en nazik, en cılız bir sazdır, fakat düşünen bir saz. Onu yok etmek için, evrendeki bütün güçlerin bir araya gelmesine gerek yoktur; bir buhar, bir su damlacığı onu öldürmeye yeter. Fakat evren onu öldürse de, insan kendini yok eden bu güçten daha asil sayılacaktır, zira öldüğünün farkındadır. Evren ise bunun hiç farkında değildir.
Toparlamak gerekirse bu eserinde Pascal, kaliteli bir şekilde düşüncede derinleşebilmek ve sadece kendimizi değil, etrafımızda da olup biteni kaliteli bir biçimde sorgulayabilmek için bir takım bakış açılarını bizlere sunuyor. Burada şu noktanın altını çizmek isterim: Kendisinin ne düşündüğü her ne kadar önemli olsa da, özellikle nasıl düşündüğünü kavramak, insanı anlamak yolculuğunda hızımızı arttırmamıza yardımcı olacaktır.
“Düşünceler” kitabını diğer Modern Bilgelik Kavramları ile bağdaştırmak gerekirse, şu kavramları incelemenizi tavsiye ederim:
Kommentare