Felsefe ve mizah denilince akla ilk gelen isimlerden Daniel Klein ve Thomas Catchart, bu kitapta, felsefenin en önemli 18 sorusuna ve hayatın mühim meselelerine yanıtlar veren karikatürlerden bir derleme – kendi yorumlarıyla birlikte – sunuyor.
Kitapta işlenen felsefenin en önemli 18 sorusu:
Bütün bunların ne anlamı var? (Hayatın Anlamı)
Şimdi oldu mu? (Zaman Felsefesi)
Gerçekten de kızlarla oğlanlar arasında bir fark var mı? (Yeni Cinsiyet Felsefesi Dünyası)
İşe yarıyorsa doğrudur, değil mi? (Pragmatizmin Epistemolojisi)
Mal paylaşımı için en adil yöntem ne? (Kapitalizm, Marksizm ve Liberteryenizm)
Sen buna hayat mı diyorsun? (Hedonizm, Stoacılık, Bilinçli Yaşama)
Teknoloji insanlığı mahvediyor mu gerçekten? (Yapay Zeka, Doğalcılık, İşlevselcilik ve Benlik Kavramı)
Bir kozmik plan var mı ve bu soruyu soran kim? (Kozmoloji ve Diğer Metafizik Konular)
“Anlam” ne anlama geliyor ki? (Dil, Doğruluk ve Mantık)
Bildiğini düşündüğün şeyi bildiğini düşündüren nedir sana? (Bilgi Teorileri)
En iyi toplum düzeni hangisi ve bana ne faydası var? (Sosyal ve Siyasi Felsefe)
Sen kimsin ki otoriteyi sorgulayacaksın? (Hukuk ve Ahlaki Otorite Felsefesi)
Kim diyor benim sorumlu olduğumu? (Determinizm, Özgür İrade ve Varoluşçuluk)
Doğru ile yanlış konusunda yanlış olan ne? (Etik Davranışın Felsefesi)
Ya senin doğrun benim yanlışımsa? (Ahlaki Görecelik)
Bir tek sevgi mi var? (Eros ve Ötesi)
Neden Tanrı var olup olmadığını söylemiyor bize? (Teizm, Kanıtlar ve Stratejiler)
Felsefe melsefe kimin ihtiyacı var ki? (Meta Felsefe)
Yukarıdaki 18 soruyu karikatürlerle birlikte elen alan bu kitaptan aldığım 10 not ile günlük hayatta farkında olmadan aldığımız kararları ve sergilediğimiz davranışları – bize normal gelen - sorgulayarak bakış açımızı genişletebilir ve daha bilinçli bir hayat yaşamak için bazı ipuçlarına sahip olabiliriz:
On sekizinci yüzyılın sonunda ve on dokuzuncu yüzyılın başlarında yaşamış Fransız matematikçi, fizikçi, astronom ve metafizikçi olan Pierre-Simon Laplace, bugün filozoflar ve video oyunu tasarımcıları arasında hala yankı bulan bir düşünce deneyi yaratmış. “Laplace’ın Şeytanı” adlı deney şöyle: “Evrenin mevcut halini geçmişin sonucu ve geleceğin sebebi olarak görebiliriz. Belli bir anda, doğayı harekete geçiren tüm konumlarını bilen bir zeka olsa ve bu zeka aynı zamanda bu veriyi analiz edebilecek kadar engin olsa, evrendeki en büyük cisimlerin ve en minik atomların hareketlerini tek bir formüle indirgeyebilirdi. Çünkü böyle bir zeka için hiçbir şey belirsiz olmazdı ve geçmiş gibi gelecek de gözlerinin önüne serilmiş olurdu.”
Simone De Beauvoir, varoluşçu etik ilkesini uygulayarak, cinsiyet rollerinin kimliğimizin özü olmadığını savunuyordu; kendisinden sonra gelen feminist düşünürlerin tabiriyle bu roller “sosyal kurgulardı”. Ve kadınlar cinsiyet rollerinin sınırlarını zorlarken bile, toplum yine de geleneksel erkek rollerinin norm olduğunu varsayıyordu. (Örneğin babası hayranlıkla, “Simone tam bir erkek gibi düşünüyor,” demiş. Baba ya!)
Tutkularını fethetmiş bir bilge, hayatını mantık kurallarına göre düzenlemekte özgürdür. Bu, hiçbir dürtüsü olmadığı anlamına gelmez, yalnızca onu bu dürtülerin kontrol etmediği anlamına gelir; tersine, bilge o dürtüleri kontrol altına almıştır.
1920’lerde, Alman-Amerikan Gestalt psikoloğu Karl Duncker, insan yaratıcılığını incelerken keşfettiği bir önyargı için “işlevsel sabit fikirlilik” terimini uydurdu. Duncker’a göre işlevsel sabit fikirlilik, bir problemi çözmek için bir nesneyi yeni bir şekilde kullanmayı engelleyen zihinsel bir bloktur. İlginç bir şekilde, bu zihinsel bloktan en az etkilenen insanlar beş yaş ve altı çocuklardır.
“Tanrı var olan her şeydir ve var olan her şey Tanrı’dır.” Spinoza entelektüel açıdan bu görüşü, her şeyi yoktan var eden ayrı bir Tanrı fikrinden daha tatmin edici buluyordu. Görünüşe göre Spinoza şöyle düşünüyordu: Var olan ve öteden beri var olmuş bir şey olacaksa – başlı başına bir sebebi olmayan bir şey – neden gerçekliğin tamamı olmasın? Tanrı ile evren arasında bir derecelik ayrıma kimin ihtiyacı var?
Herhangi bir şeyden nasıl emin olabiliriz? Bilgi ile fikir arasındaki farkı nasıl bilebiliriz? Olasılık ve kesinlik arasındaki farkı? Yanılsama ile gerçeklik arasındaki farkı? Descartes dış dünyaya dair yargılarına bakarak işe başladı ve kısa sürede, tüm o algılardan kuşku edilebileceği sonucuna vardı. Her şeyden önce, canlı düşler gördüğünde, düşü görürken hepsi gerçekmiş gibi geliyordu. O zaman sürekli düş görmediğinden nasıl emin olabilirdi?
Jean-Jacques Rousseau şöyle yazmış: “Doğanın, zalimlerin aptallığından ve uygar adamın ölümcül aydınlanmışlığından eşit uzaklığa yerleştirdiği ilkel durumundaki insan kadar uysal bir şey yoktur. Özellikle de, uygar insanlarınkindense vahşilerin yaşam tarzını tercih ediyordu, çünkü onlar henüz benmerkezci değildi ve benmerkezciliğin fevri eylemleriyle yozlaşmamışlardı.”
Platon, savaşçı sınıfın erdemi, cesaretidir diyordu ama toplumun önderlerinin veya koruyucularının sahip olması gereken erdem de bilgelik. İşte bu yüzden topluma “filozof krallar” hükmetmeli.
Yanlış! Diyordu Jean-Paul Sartre. Varoluşumuz özümüzden önce gelir. Kendi özümüzü, kendi ahlakımızı, kendi standartlarımızı yaratmakta özgürüz. Tek mutlak ahlaki kural şu: Bazı hayali nesnel standartlara sarılarak o özgürlükten vazgeçmeyin.
Yunanlılardan beri filozoflar bir şeyin veya bir kimsenin iyi olmasının ne anlama geldiğini saptamaya çalışmışlar. Aristo gelişen bir hayatın iyi bir hayat olduğunu düşünmüş; Stoacılar evrenin rasyonel yapısına uyarak yaşanan bir hayatın iyi bir hayat olduğunu öne sürmüş; Epikürcüler ise sessiz sakin keyiflerle geçen bir hayatın. Bentham iyiliği, azami sayıda insan için azami mutluluk olarak tanımlamış. Nietzsche ise insanın kendini gerçekleştirmesini. Yirminci yüzyıl varoluşçularına göre insanın kendine karşı dürüst olduğu bir yaşammış.
Toparlamak gerekirse, Daniel Klein ve Thomas Catchart, “Platon Bir Gün Bir Karikatür Çizer” kitabında büyük felsefecilerin sordukları en önemli 18 soruya, farklı bakış açılarından cevap veren karikatüristlerin çalışmalarını yorumlayarak bizlere anlatmaya çalışıyor. Dolayısıyla, bu kitaptaki önemli ipuçlarını yakalamak, daha bilinçli bir şekilde hayatımızı sürdürmemize katkı sağlayacaktır.
Daniel Klein’ın bu kitabını Modern Bilgelik Kavramları ile bağdaştırmak gerekirse, şu kavramları incelemenizi tavsiye ederim:
Comments