top of page

'Eylemsizlik' Akıl Modeli | Dünya Değişimdir, Yaşamsa Kanaat

Evrenin belirli kurallara dayanan mekanik ilkelerle yönetildiğini söyleyen Isaac Newton, eylemsizlik kavramını, birinci hareket yasası olarak ifade etmiştir. Eylemsizlik yasası, bir cisme etki eden herhangi bir kuvvet olmadığında, bu cismin mevcut hareket durumunu koruma eğiliminde olacağını vurgular. Daha farklı bir ifadeyle, biz insanların neden değişime direnç gösterdiğimizi açıklayan bir modern bilgelik kavramıdır.

Popüler örneklerle açıklamak gerekirse;

  • Asansör yukarı doğru hareket etmeye başladığında hissedeceğiniz ağırlık hissi, asansör aşağı doğru hareket etmeye başladığında hissedeceğiniz hafiflik hissi veya hareket eden asansör aniden durunca sarsılmanız, eylemsizlikten kaynaklanmaktadır. Buradaki olay şudur; asansör hareket etmeye başlamadan önce vücudunuz hareketsiz durma pozisyonuna alışmıştı ve asansör hareket edince, vücudunuz durma hareketine devam etmek istese dahi ağırlık veya hafiflik hissi etkilerine maruz kalarak kendisini yeni konuma, yani asansörün hareket haline, alıştırdı.

  • Benzer durumla arabanızı aniden hareket ettirdiğinizde veya durdurduğunuzda da karşılaşırsınız ve bu yine eylemsizlik yasasının bir ürünüdür. Yani, aracınıza bindiniz ve aracınız hareketsizken vücudunuz da hareketsiz pozisyondadır ve buna alışmıştır. Bir anda gaza basıp hızlı kalkış yapmaya çalıştığınızda vücudunuz geriye doğru yaslanacaktır. Veya 100 km/s hızla giderken, vücudunuz da aracın bu hızda gitmesine alışmıştır, bir anda fren yaparsanız vücudunuz öne doğru hızlıca kendini atacaktır.

Her iki örnekte de görüldüğü üzere, ister hızlı giden bir aracın içerisinde hıza alışmış isterse duran bir aracın içerisinde durma pozisyonuna alışmış bir vücudumuz olsun, sonuç değişmiyor: Değişen duruma karşı vücudumuz bir tepki gösteriyor. Yani, eylemsizlik, değişime direnç gösterdiğimiz noktada ortaya çıkıyor.


Buradan çıkarılacak ders; değişimin hızlı ve sürekli olduğu dünyada, yeri geldiğinde mevcut konumumuzu koruma istediğinden sıyrılarak değişime hızlı adapte olabilmemiz. Ancak bu sayede değişimden minimum düzeyde zarar görür ve bu durumu maddi ve manevi olarak fırsata çevirebiliriz. Değişimin önemini Marcus Aurelius’un şu sözleriyle de pekiştirmekte fayda var:

Elinin altındaki ilkelere şu ikisini ekle: Birincisi, şeyler ruha temas etmez, daima onun dışında ve hareketsizdirler; bütün kaygılarımız içimizdeki düşünceden doğar. İkincisiyse gördüğün hemen hemen her şey kısa sürede değişecek, hatta artık var olmayacak. Böyle ne kadar çok değişikliğe bizzat şahit olduğunu hiç aklından çıkarma. Dünya değişimdir, yaşamsa kanaat.

Eylemsizlik yasasını Sigmund Freud’un Kitle Psikolojisi açısından da ele almak mümkün. Freud’un bahsettiği gibi toplum psikolojisi, birey psikolojisine daha baskın. Yani, duygu, düşünce ve davranışlarımız içinde bulunduğumuz topluma göre şekillenir. Mesela, yeni bir topluluk içerisine girerken – bir grup insan, iş yeri veya okul olabilir – o topluluğun psikolojisine kendimizi adapte etmeye çalışırız. Bu noktada değişime ne kadar az direnç gösterirsek, eylemsizlikten kaynaklanan etki bizi o kadar az seviyede etkiler ve o topluluğa hızlıca uyum sağlamaya başlarız. Tabi burada şunu da unutmamak lazım; topluluk içerisinde yaşamaya başladıktan bir süre sonra, psikolojimiz topluluk ile hareket etmeye alıştığından dolayı, topluluktan ayrılırken de yine bir etkiye maruz kalırız. Bu etkiyi minimumda tutmak içinse, etrafımızdaki kişilere ne kadar çok önem verirsek verelim, en çok önemi kendimize göstermeliyiz.


Eylemsizlik yasası ile günlük hayatımızın birçok noktasında karşılaşıyoruz. Örneğin;

  1. İlişkinizde sevgilinizi ne kadar çok hayatınızın merkezine koyarsanız, ona o kadar çok alışırsınız ve bir gün ayrılmak durumunda kalırsanız, büyük zararlar görürsünüz. Dolayısıyla, ilişkilerinizi yaşarken eylemsizlikten kaynaklanan bağlılık ve alışkanlık etkilerini ve bunun size dönüşlerini hesaplayarak karşınızdaki kişiyi hayatınıza almanız sizin yararınıza olacaktır. Kimse sizden daha önemli değil ve zaten ciddi ilişkilerde kimse kimsenin kara kaşına kara gözüne aşık olmaz. O yüzden, kendinizi en az sevgiliniz kadar önemsemelisiniz. Ki size olan sevgisi devam etsin.

  2. Sigara tiryakisi olduğunuzda artık bir eylemsizlik etkisinin içerisindesiniz. Yani, vücudunuz ve zihniniz, sigara içme sürecine alıştığından dolayı, bu davranışını devam ettirmek istiyor. Dolayısıyla, zihninizin bir köşesinde sigarayı bırakmak istiyorum dediğinizde hemen eylemsizlik etkisi ile karşılaşarak değişime direnç göstermeye başlıyorsunuz. Dolayısıyla, kötü alışkanlıklar edinmeden önce, onun sizde yaratacağı eylemsizlik etkisini göz önünde bulundurmanızda fayda var.

  3. Zihninizi sürekli negatif düşüncelerle doldurmaya başladığınızda – mesela çalıştığınız firmanın kötü yanlarını sürekli ele aldığınızda – bir süre sonra bir eylemsizlik etkisi altında kalarak, bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde sürekli negatif şeyler düşünmek isteyeceksiniz, düşüneceksiniz.Aynı şey, pozitif düşünceler için de geçerli. Bu yüzden, zihnimizi pozitif düşüncelerle doldurmak çok önemlidir.

Değişime direnç ve eylemsizlikle doğrudan ilişkili olan bir diğer konu ise, yaşlanmak. X, Y ve Z dediğimiz kuşakların birbirinden ayrılmasının sebebi, bireylerin değişime gösterdikleri dirençten kaynaklanıyor. Mesela, Tiktok uygulamasını ilk defa duyan 18 yaşındaki biri ile 40 yaşındaki birinin, uygulamayı kullanmaya başlama süreleri farklılaşacaktır. 18 yaşındaki birey buradaki değişime daha hızlı adapte olacaktır. Bunun sebebi olarak şunu dile getirebiliriz; yaşlandıkça içinde bulunduğumuz hayata daha fazla alışıyoruz – sorumluluklarımız artıyor vs. – ve eylemsizlik etkisinin altında kalarak değişime karşı direnç katsayımız büyüyor, her geçen gün değişime biraz daha kapalı hale gelmeye başlıyoruz. Değişime daha kapalı hale gelince de, kendimize değişmez tabular ve bakış açıları koymaya başlıyoruz. Oysa bu çok tehlikeli bir durumdur. Bayes Teoremi bölümünde de matematiksel olarak ele aldığımız gibi hiçbir şeyden yüzde yüz emin olamayız, hatta duygularımızdan bile. O yüzden tabularımızın veya fikirlerimizin zaman içerisinde değişeceğini aklımızdan çıkarmadan kendimizi sürekli değişime açık hale getirmeliyiz.


Toparlamak gerekirse, bir cismin mevcut hareket durumunu korumaya meyilli olacağını vurgulayan eylemsizlik yasasını, değişime direnç açısından göz önünde bulundurarak kendimizi her fırsatta sorgulayabilir ve değişime daha açık bireylere dönüşebiliriz. Bu sayede, daha özgür, huzur dolu ve başarılı bir hayatın kapısını aralayabiliriz. Tabi şunu da ihmal etmemek lazım; eylemsizlik her ne kadar değişime direnç nedeni de olsa, bir ortama veya duruma uyum sağladıktan sonra – yani bir değişim söz konusu değilse – kendimizi akışa bırakmamıza olanak sağlar.

 

Eylemsizliği diğer Modern Bilgelik Kavramları ile bağdaştırmak gerekirse, şu kavramları incelemenizi tavsiye ederim:

389 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page