top of page

Kitle Psikolojisi | Sigmund Freud

Gençlik yıllarında dünyayı anlamak ve belki de çözümün bir parçası olmak isteyen Avusturyalı psikolog ve ünlü “psikoanaliz mucidi” Sigmund Freud, Kitle Psikolojisi kitabında, "birey" ve bireyin içinde yaşadığı “Kitle” arasındaki psikolojik etkileşimi bizlere aktarıyor. Daha açık bir ifadeyle, duygularımızın, düşüncelerimizin ve davranışlarımızın, içinde bulunduğumuz topluluğa göre nasıl şekillendiğini ve farklılık gösterdiğini akademik bir dille açıklıyor.

Sigmund Freud’un Kitle Psikolojisi’nden aldığım aşağıdaki 10 not ile duygularımıza, düşüncelerimize ve davranışlarımıza şekil veren gizli güçler hakkında bilgi sahibi olabilir, farkındalık seviyemizi arttırabilir ve kendimizi daha doğru sorgulayabiliriz:

  1. Anne ve babaya, kardeşlere, bir sevgili ya da bir dosta, öğretmen ya da hekime karşı beslenen yukarıda sözünü ettiğimiz ilişkilerde, birey tek kişinin ya da kendisi için alabildiğine önemli kişilerden küçük bir topluluğun etkisi altındadır.

  2. Bir organizmadaki hücreler nasıl bir araya gelerek tek bir varlık oluşturmuşsa, psikolojik kitle de bir an için birbirleriyle kaynaşmış aynı türden öğelerin oluşturduğu geçici bir varlıktır. Bireyler kendi aralarında kaynaşıp bir kitle yaratmışsa, elbette onları birbirine bağlayan bir bağın varlığı gerekir ve bu bağ da kitlenin karakteristik özelliğinden başkası olamaz.

  3. Le Bon’nun belirttiğine göre, tek kişinin bireysel yoldan edindiği özellikler kitle içinde silinir, bireyin kendine özgü karakteri kaybolur. Diyebiliriz ki, bireyden bireye pek değişen ruhsal üstyapılar kaldırılıp bir kenara atılır, gücünden yoksun bırakılır; bireylerin tümünde homojen özellik gösteren bilinçsiz altyapı ise gün ışığına çıkarılır. Bu yoldan kitle bireylerinin ortalama karakterleri doğup ortaya çıkar.

  4. Kalabalıkta her duygu, her davranış bulaşıcı, hem de ileri derecede bulaşıcıdır; öyle ki, bireyin kendi kişisel çıkarlarını kitle çıkarına feda ettiği görülür. Bu ise ancak kitlenin bir parçasına dönüşüm sonucu ele geçirilen bir bireyin doğasına düpedüz aykırı düşen bir özelliktir.

  5. Kitle bireyinin ana özellikleri şunlardır: Bilinçli kişiliğin kaybolarak bilinçsiz kişiliğin egemenliği ele geçirişi, duygu ve düşüncelerin telkin ve bulaşım sonucu aynı yöne yönelişi, telkinle alınan direktifleri vakit geçirmeden gerçekleştirme eğilimi, yani bireyin artık kendisi olmaktan çıkıp istem gücünden yoksun bir otomata dönüşü.

  6. Kitlenin üzerinde durulacak son bir özelliği varsa, gerçek açlığı diye bir şeyi asla tanımamasıdır. Hep illüzyonlara kucak açar kitle, illüzyonlardan asla yoksun kalamaz. Gerçek olmayana her zaman gerçek olandan önce yer verir. Gerçekdışının da gerçek gibi etkisine açıktır, bu ikisini birbirinden ayırmaya eğilim duymaz.

  7. Kitledeki gereksinim her ne kadar bir önderin ortaya çıkışına olumlu bir zemin hazırlarsa da, önderdeki kişisel özelliklerin de kitlenin bu yoldaki isteğine uygun düşmesi zorunludur. Kitleyi inandırabilmek için, önderin kendisi, güçlü bir inancın (bir düşüncenin) büyüsüne kapılmış, istemsiz kitleye benimseteceği güçlü ve etkileyici bir istemle donanmış olacaktır. Önderlere ağırlık kazandıran şeyin, yobazca inandıkları düşünceler olduğunu belirtir.

  8. Fazla zeki olmayanlar, üstün zekalıları kendi düzeylerine indirgerler. Duygulardaki güçlenme parlak düşünsel çalışmalar bakımından olumsuz koşullar yarattığı için, üstün zekalıların etkinliğinde bir kısıtlanma oluşumuyla karşılaşılır; ayrıca birey özgürlükten uzaktır, yaptığı işe karşı sorumluluğunun bilincinde zayıflama görülür.

  9. Başka bakımdan birbirinden ne denli değişiklik gösterirse göstersin, gerek kilise –kolaylık olsun diye Katolik kilisesini örnek alabiliriz- gerek orduda aynı illüzyon yaşanır, yani kitlenin bütün bireylerini ayrım gözetmeksizin seven bir başın bulunduğuna inanılır ve bu başrolünü de Katolik kilisesinde İsa, ordu içerisinde başkomutan oynar. Her şey bu illüzyona bağlıdır; ondan el çekilir çekilmez hem kilise, hem ordu dış zorlamanın elvermesi durumunda çözülüp dağılır hemen.

  10. Kitledeki eşitlik isteği yalnız bireyler bakımındandır, önderin kendisi bunun dışında bulunur. Bütün bireyler birbirine eşit olmayı, ama hepsi de bir önder tarafından yönetilmeyi ister. Birbiriyle özdeşleşebilen, birbiriyle eşit haklara sahip pek çok birey ve bütün bireylerin üstünde bir kişi; işte yaşam gücünü içeren bir kitlede gerçekleşmiş gördüğümüz durum budur. Dolayısıyla, Trotter’in “insan bir sürü hayvanıdır” sözünü, insan daha çok “insan sürüsünün hayvanı, önder tarafından yönetilen sürünün bireyidir.” şeklinde düzeltebiliriz.

Özetlemek gerekirse, parçası olduğumuz topluluğun sahip olduğu özelliklere göre duygu, düşünce ve davranışlarımızı şekillendiriyoruz. Örneğin, Freud ve Sartre’ın bu konuya yaklaşımlarını birlikte ele alırsak şunu söyleyebiliriz; toplumun karakteristik özelliklerinden biri, toplum içerisinde yer alan bireylerin karşılıklı birbirlerinden beklentisinin olması. Ve bu beklentiler aslında toplumda yer alan bireylerin özgürlüklerinin kısıtlanması ve özgür iradenin yok oluşu üzerinde önemli bir rol oynuyor. Çünkü bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde yankı odalarımızda yer alan beklentileri karşılamak için büyük bir çaba harcıyoruz.

 

Kitle Psikolojisi’ni diğer Modern Bilgelik Kavramları ile bağdaştırmak gerekirse, şu kavramları incelemenizi tavsiye ederim:

968 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page