top of page

Hayatın Anlamı | Arthur Schopenhauer

Arthur Schopenhauer, hayatın yanılgılarını ve gerçekliğini dobra bir şekilde ele aldığından dolayı kötümser olarak tanınan Alman bir filozoftur. En önemli eserlerinden biri olan “Hayatın Anlamı” kitabında, biz insanların doğuştan birçok yanılgıya sahip olduğumuzu; ve bunların en büyüğünün, hayata mutlu olmak için geldiğimizi zannetmemiz olduğunu vurguluyor.

Arthur Schopenhauer’in insanoğlunun yanılgısını ele alarak yazdığı Hayatın Anlamı kitabından aldığım 10 not ile mutluluk ve başarı gibi hayattaki amaçlarımıza karşı bakış açılarımızı genişletebilir ve yeni farkındalıklar elde edebiliriz:

  1. Saatler ne kadar hoşça geçirilirse o kadar çabuk tükenir, ne kadar acıyla geçilirse o ölçüde uzadıkça uzar, geçmek bilmez, çünkü müspet mahiyete sebep olan şey zevk değil acıdır, onun bizzat mevcudiyeti kendisini hissettirir. Benzer şekilde eğlendiğimizde değil, sıkıldığımızda zamanın farkına varırız.

  2. Saat başı, her gün, haftada veya yılda bir meydana gelen küçük büyük talihsizlikleri, bütün hesaplamaları boşa çıkaran aldatıcı umutları ve kazaları ile hayat, bizi tiksindirmesi gereken bir şeyin öylesine açık bir şekilde damgasını taşır ki insanın nasıl olup da bunun farkına varamadığını, hayatın şükranla tadının çıkarılması gerektiğine ve insanın mutlu olmak için var olduğuna ikna olabildiğini anlamak güçtür.

  3. Biz insanlar kasabın gözlerinin süzüp, içlerinden önce birini ardından bir başkasını seçtiği kırda oynaşan kuzuları andırıyoruz; çünkü iyi günlerimizde bizi tam da bu anda hangi felaketin pusuda beklediğini, hangi hastalık, sefalet, işkence ve eziyetin, uzuv, akıl ve can kaybının birdenbire bastırmak için hazırlandığını bilmeyiz.

  4. Şurası kesin ki bu dünyada neredeyse bütün insanların hayatları boyunca paylarına düşen iş güç, tasa kaygı, zahmet meşakkat ve sıkıntıdır. Fakat bütün arzuları dilekleri daha doğar doğmaz yerine getirilmiş olsaydı eğer, insanlar ne ile doldururlardı hayatlarını ve ne ile geçirirlerdi zamanlarını?

  5. Her insan budalalığını, zafiyetini ve kusurunu şunu aklımızdan çıkarmayarak hoşgörüyle değerlendirmeliyiz: Önümüzde bulduğumuz kendi budalalıklarımızdan, zaaflarımızdan ve kusurlarımızdan başkası değildir; çünkü bunlar bizim de mensup olduğumuz insanlığın zaaflarıdır. Dolayısıyla, biz kendimizde insanlığın bütün kusurlarını ve zaaflarını taşıyoruz ve bundan ötürü eğer şimdi kızıp öfkeleniyorsak bunun tek sebebi bu belirli anda bunların bizde görünmemesidir. Dolayısıyla şimdi onlar su yüzünde değildir, içimizde derinlerde uyuklamaktadırlar, ama ilk fırsatta başlarını kaldırıp kendilerini göstereceklerdir, nasıl ki biz şimdi onları başkalarında görüyorsak…

  6. Bir şey için mücadele halinde veya zihni bir meşguliyet içerisinde olmayıp da hayatın kendisinin üzerine kapaklandığımız zaman, hemen hayatın boşluğu ve değersizliği üzerine kapılıveririz; ki biz buna can sıkıntısı diyoruz.

  7. Varoluşumuzu biteviye akıp giden, göz açıp kapayıncaya kadar kayboluveren şimdiden başka destekleyecek bir dayanak yoktur. Dolayısıyla esas itibariyle, her daim peşinde koşup durduğumuz dinginliği hiçbir zaman bulma ihtimaline sahip olmaksızın sürekli devinim biçimine bürünmesi gerekir hayatımızın: tıpkı bir tepeden aşağıya koşan adam gibi, eğer durmaya çalışırsa kaçınılmaz olarak düşecektir ve ancak sürekli koşması halinde ayaklarının üzerinde durabilecektir.

  8. Her şeyden evvel hiçbir insan mutlu değildir; bütün hayatı boyunca hayali bir mutluluk peşinde koşup durur, onu nadiren ele geçirir ve ele geçirse bile, geçirmesiyle birlikte bir yanılsamadan, bir düş kırıklığından başka bir şey kalmayacaktır geride; ve kural olarak sonunda bütün umutları suya düşecek ve limana bir enkaz halinde girecektir. O halde yalnızca her an değişip duran şimdiden ibaret olan ve şimdi sona eren bir hayatta mutluluk olmuş mutsuzluk olmuş hepsi birdir.

  9. Çoğu insan hayatının sonuna gelip de geriye dönüp baktığında bütün ömrü boyunca arada yaşadığını görecek ve dikkat etmeksizin ya da tadını çıkarmaksızın bakıp geçtiği bir şeyin hayatın ta kendisi olduğunu – bir başka söyleyişle, yaşamayı beklediği şeyin bizzat kendisi olduğunu görüp şaşacaktır.

  10. Bir kafesteki kuşun ruh halidir hastalık. Zevkten değil, fakat sadece hiddetten öter o.

Özetlemek gerekirse, yaşamın anlamının mutluluk olmadığını vurgulayan Schopenhauer’e göre, hayatımızı sonsuz başarı ve mutluluk hırsı dediğimiz bir yanılgıyı düzeltmek için geçiriyoruz. Dolayısıyla, belki de yapmamız gereken şey; mutlu olmaya çalışmak yerine mutsuz olmamaya çalışmak.

 

Arthur Schopenhauer’in “Hayatın Anlamı” kitabını diğer Modern Bilgelik Kavramları ile bağdaştırmak gerekirse, şu kavramları incelemenizi tavsiye ederim:

1.117 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page