top of page

Simyacı | Paulo Coelho

Brezilyalı yazar Paulo Coelho, 1988 yılında yayınladığı “Simyacı” kitabı sayesinde en çok okunan çağdaş yazarlardan biri oldu. Kendi hazinesini, yani kişisel menkıbesini, aramak için uzun ve zorlu bir yolculuğa çıkmayı göze alan bir çobanın masalsı yaşamının felsefi öyküsünü içeren “Simyacı”, hayatımızın kontrolünü nasıl ele alabileceğimiz ve mutluluğa nasıl ulaşabileceğimiz üzerine bazı ipuçları sunuyor.

Paulo Coelho’nun bir yaşam kılavuzu olarak sunduğu Simyacı kitabından aldığım 10 not ile ufkumuzu genişletebilir ve hayallerimizi gerçekleştirebilmek için yeni farkındalıklar elde edebiliriz:

  1. “Günün birinde bir canavara dönüşsem ve tüm koyunları tek tek öldürsem, sürünün hepsini boğazladıktan sonra ancak işin farkına varacaklardı.” diye düşündü delikanlı. Çünkü bana inanıyorlar ve artık kendi içgüdülerine güvenmiyorlar. Bu böyle, çünkü onları otlağa ben götürüyorum.

  2. Her gün birlikte olmak gereksinimi duymaksızın, her zaman yeni dostlar ediniriz. Papaz okulunda olduğu gibi her zaman aynı insanları görürsek onları yaşamımızın bir parçası saymaya başlarız. Yaşamımızın bir parçası saydıkça da onlar bizim yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar. Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır. Çünkü, efendim, herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır.

  3. Kim olursan ol, ne yaparsan yap, bütün yüreğinle gerçekten bir şey istediğin zaman, Evren’in Ruhu’nda bu istek oluşur. Bu senin yeryüzündeki özel görevindir. Ve bir şey istediğin zaman, bütün Evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar.

  4. Kız için bütün günler birbirinin aynıydı ve bütün günler birbirine benzediği zaman da insanlar, güneş gökyüzünde hareket ettikçe, hayatlarında karşılarına çıkan iyi şeylerin farkına varmazlar.

  5. Delikanlı, Mutluluğun Gizi’ni öğrenmek için sarayda yaşayan bir bilgenin yanına gider. Bilge, açıklama yapmadan önce delikanlıya 2 damla zeytinyağı koyduğu kaşığı verir ve kaşıktaki yağı dökmeden sarayı 2 saat gezmesini söyler. Gözünü kaşıktan ayırmayan delikanlı 2 saat sonra bilgenin yanına varır. Bilge, yemek salonumdaki Acem halılarını gördünüz mü? Kütüphanemdeki güzel parşömenleri fark ettiniz mi? diye sorar. Utanan delikanlı, bir şey görmediğini söyler. Daha sonra evin harika yanlarını keşfetmesi için delikanlıyı yeniden gönderir. Delikanlı bu kez evin ker köşesini keşfetmiştir ancak elindeki kaşığa baktığında yağın dökülmüş olduğunu fark eder. Bunun üzerine bilge şu öğütü verir: “Mutluluğun Gizi dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan.”

  6. Sözcüklerin ötesinde bir dil var” diye düşündü. “Daha önce koyunlarla böyle bir deneyimim olmuştu, şimdi de aynı şeyi insanlarla yapıyorum.” İşte böyle yeni ve değişik şeyler öğrenmekteydi. Daha önce de yaşadığı şeylerdi bunlar, ama gene de yeniydiler, çünkü daha önce karşılaştığı, ama varlıklarının farkına varmadığı şeylerdi bunlar. Bu şeylere alıştığı için böyle olmuştu. “Sözcüklere gereksinim duymayan bu dili çözümlemeyi öğrenmeyi başarırsam, dünyayı kavramayı başaracağım.

  7. “Peki Mekke’ye neden gitmiyorsunuz?” diye sordu delikanlı. “Beni hayatta tutan Mekke’dir. Hepsi birbirine benzeyen günlere, raflara dizilmiş şu vazolara, iğrenç bir aşevinde öğle-akşam yemek yemeye katlanacak gücü veriyor bana. Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum, çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak.

  8. Ama şimdi önemli bir şeyi anlıyordu: Bir şeye karar vermek, başlangıçtan başka bir şey değildir. İnsan bir şeye karar verdiği zaman, karar verdiği sırada hiç öngörmediği, düşünde bile aklına gelmeyen bir yöne doğru, şiddetli bir akıntıya kapılıp gidiyordu.

  9. Gözümüzün önünde büyük hazineler olduğu zaman asla göremeyiz onları. Peki, neden bilir misin? Çünkü insanlar hazineye inanmazlar.

  10. Ve delikanlı, Evren’in Ruhu’na daldı ve Evren’in Ruhu’nun, Tanrı’nın Ruhu’nun bir parçası olduğunu gördü ve Tanrı’nın Ruhu’nun, kendi ruhu olduğunu gördü.

Özetlemek gerekirse, Paulo Coelho’nun Simyacı’sı, insanın yaşam amacını bulması ve onun peşinden gitmesi için evrenin dilinden anlaması gerektiğini vurguluyor. Bir başka deyişle, hayallerimizin peşinden gitmek ve iç huzuru bulmak için doğayı ve insanı anlamamız gerektiğini bizimle paylaşıyor.

Ek Not 1: Simyacı, doğayı ve dünyayı bilen bir insandır. Modern Bilgelik ise doğayı ve insanı anlamak için bilgelik kavramları üzerinde çalışan ve paylaşan bir sosyal sorumluluk girişimidir.


Ek Not 2: Kitapta Aşk’ın çok eski ve güçlü olduğundan bahsediliyor. Bu bakış açısından baktığımda aklıma şu soru geliyor: Varoluşumuza sebep olan şey, Aşk olabilir mi? Mesela, evrimsel süreci, güçlünün hayatta kalması değil de, binlerce milyonlarca organizmadan sadece birbirini sevenlerin bir araya gelmesi ve yeni bir türe/evrime sebep olması olarak tanımlayabilir miyiz?

 

Paulo Coelho’nun “Simyacı” kitabını diğer Modern Bilgelik Kavramları ile bağdaştırmak gerekirse, şu kavramları incelemenizi tavsiye ederim:

777 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page