top of page

Sokrates’in Savunması | Platon


Antik Yunan filozofu Sokrates, soyut metafizik düşüncelerden ziyade günlük hayatta sahip olduğumuz sorunlar ve daha iyi yaşam koşulları üzerine çalışmalar yapmıştır. Ancak kendisi hakkında bildiklerimiz bir zamanlar öğrencisi olan Platon’un eserlerinden öğrendiklerimizle sınırlıdır.

“Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.” ünlü sözünü dile getiren Sokrates, tanrılara inanmamak ve gençleri kötü yönde etkilemekle suçlanmış ve ölüme mahkûm edilmiştir. Yargılama sürecini ele alan Sokrates’in Savunması kitabından aldığım 10 not ile hayatınızla ilgili doğru soruları kendinize sormak adına bazı ipuçları elde edebilirsiniz:

  1. Ey Atinalılar! Beni suçlayanların iddia ettiklerinin sizleri nasıl etkilediğini bilemiyorum. Fakat öylesine ikna edici tarzda konuştular ki, ben bile nerdeyse kim olduğumu unutuyordum. Diğer yandan, söylediklerinde doğru olabilecek tek bir kelime bile bulmak olası değil. Ne var ki, söyledikleri arasında beni en çok şaşırtan şudur: Sizlere benim tarafımdan aldatılmamak için kendinizi kollamanız gerektiği. Çünkü çok inandırıcı bir konuşmacı olduğum söylendi. Hiç şüphem yok; usta bir konuşmacı ile söylemek istedikleri şey, doğruyu ve gerçekliği dile getiren biriyse.

  2. Sonunda el sanatçılarına gittim, çünkü diyebilirim ki bu konuda hemen hiçbir şey bilmediğimi düşünüyorum. Onların pek çok güzel şey bildiklerini bulacağımdan emindim. Ve bunda yanılmadım, çünkü benim bilmediğim pek çok şeyi biliyorlardı. Bu yolda açık bir şekilde benden daha bilgeydiler. Ama Atinalılar, iyi zanaatkârların bile ozanlarla aynı yanılgıya düştüklerini gözlemledim; iyi ustalar oldukları için başka çok önemli konuları da bildiklerini düşünüyorlar ve bu eksiklik bilgeliklerini gölgeliyordu.

  3. Bana bilge denir. Çünkü beni dinleyenler her zaman başkalarında eksik olduğunu bulduğum bilgeliğin bende olduğunu sanırlar. Siz de bunun böyle olduğunu düşünebilirsiniz. Ama aslında gerçek tam olarak şudur: Atinalılar, yalnızca Tanrı bilgedir. Yani, demek istediğim; insanların bilgeliğinin değerinin ya çok az ya da bir hiç olduğudur.

  4. Biri çıkıp dese ki, seni zamansız bir sona götürebilecek bir yaşam yolunu izlemekten utanmıyor musun, Sokrates? Ona haklı olarak şu güzel yanıtı verirdim: Bunda yanılıyorsun dostum. İçinde dürüstlük kıvılcımı olan bir insanın ölme ya da yaşama şansını hesaplamakla uğraşmaması gerekir: Hesaplaması gereken biricik şey, bir şeyi yaparken doğru mu yoksa eğri mi, iyi bir insan olarak mı yoksa kötü bir insan olarak mı davrandığıdır.

  5. Çünkü ölümden korkmak, aslında yalnızca bilgelik taslamaktır, gerçek bilgelik değil. Çünkü bilmediğini bildiğini düşünmektir; hiç kimse insanların korkularında en büyük kötülük olarak gördükleri şeyin en büyük iyilik olup olmadığını bilmez.

  6. Sen, dostum, büyük ve güçlü ve bilge Atina kentinin bir yurttaşı! En büyük parayı, en büyük onuru, en büyük şanı kazanmak için sınırsız bir kaygı göstermekten ve hiçbir zaman saymadığın ve özen göstermediğin bilgelik, gerçeklik ve ruhunun en büyük gelişimi konusunda böylesine az kaygılanmaktan utanmıyor musun? Ve eğer tartıştığım kişi, “Evet ama kaygı duyuyorum,” derse, o zaman hemen gitmesine izin vermeyecek, onu inceden inceye sorgulamaya ve sınamaya geçecek, eğer kendisinde hiçbir erdemin olmadığını ama yalnızca olduğunu söylediğini bulursam, en değerli olanı değersizleştirdiği ve bayağı şeylere aşırı değer verdiği için onu kınayacağım.

  7. Hak için dövüşecek olan, eğer kısa bir zaman için bile yaşayacaksa, kamusal bir kişi değil ama bağımsız bir birey olmalıdır.

  8. Biri diyecektir: “Evet, Sokrates ama bizden ayrıldıktan sonra dilini tutamaz mısın, yabancı bir kente gidersin ve kimsenin işine karışmazsın.” Şimdi size bunu nasıl yanıtladığımı anlatmak benim için gerçekten de güç. Çünkü size dersem ki dediğiniz gibi yapmak Tanrı’ya boyun eğmemek ve dolayısıyla dilimi tutmam olanaklı değildir. Ciddi olduğuma inanmayacaksınız ve eğer yine erdem konusunda benim kendimi ve başkalarını sorguladığımı duyduğunuz başka şeyler konusunda gündelik söylem, insan için en iyi olan şeydir. Ve sorgulanmayan yaşam yaşamaya değmezdir dersem, bana inanmanız daha da güç olacaktır. Gene de doğru olanı söylüyorum, üstelik sizi buna inandırmak benim için güç olsa da.

  9. Beni ölüme mahkûm edenlere söylüyorum: Belki de bağışlanmamı sağlayacak türde sözler söylemediğim için mahkûm olduğumu düşünüyorsunuz. Hiç de değil; mahkûm olmama götüren eksiklik hiç kuşkusuz sözcüklerin eksikliği değildi. O sırada tehlikeye karşı özgür bir insana yakışmayacak hiçbir şey yapmamam gerektiğini düşündüm ve şimdi de savunma biçimimden hiçbir pişmanlık duymuyorum. Sizin istediğiniz gibi konuşup yaşamaktansa, kendim gibi konuşup ölmeyi tercih ederim.

  10. Ayrılma saati geldi ve kendi yollarımıza gidiyoruz. Ben ölmeye, siz yaşamaya. Hangisinin daha iyi olduğunu yalnızca Tanrı bilir.

Sonuç olarak, Sokrates’in, o dönemin insanlarıyla fiziksel olarak aynı ancak zihinsel olarak farklı çağlarda yaşadığını söyleyebiliriz. Bazen bizler de bunun küçük bir versiyonunu iş veya sosyal hayatımızda yaşamaz mıyız? Karşımızdakinin anlamayacağını bildiğimiz halde açıklama yaparız/yapmak zorundayızdır. Ancak her ne yaparsak yapalım, öncesinde gerçekliğini sorgulayalım.

 

Sokrates’in Savunması kitabını Modern Bilgelik Kavramları ile bağdaştırmak gerekirse, şu kavramları incelemenizi tavsiye ederim:


420 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page